İklim değişikliği, küresel ısınma, küresel soğuma veya doğal felaketler derken geleceğimiz gün geçtikçe daha fazla zarar görmeye devam ediyor. İnsanlığın sonunu getirebilecek büyüklükte bir tehdit olan iklim değişikliğinin farkında olan araştırmacılar, bilim adamları hatta yakın zamanda şahit olduğumuz üzere din adamları dahi bu konuya olan
Koşturmacası bitmeyen, stres yüklü bir yaşam var çoğumuz için şehirlerde. Bu yaşam tarzı ve şehirlerin yükü beraberinde bizlere stres, yorgunluk ve farklı hastalıklar da getirebiliyor. Bir de mevsim geçişleri eklendi mi üstüne bünyemiz bu keşmekeşin hızına ayak uyduramayıp etkilenebiliyor ve bize dur yavaşla dercesine kendisini
Hiç kullandığınız eşyalar için ‘’işim bittikten sonra başka amaçlarla kullanmaya devam ettiğim oldu mu’’diye sorduğunuz oldu mu kendinize? Şimdilerde pek uygulanmasa da eski toprak diye nitelendirdiğimiz büyüklerimiz bu işte oldukça iyiydiler aslında, hatırlar mısınız? Eskimiş kıyafetlerden yer bezi yapmak, yoğurt ambalajını atmayıp saklama kutusu olarak
“Endüstriyel gıda üretimi nicelik mi yaratıyor?” “Gıda seri üretime gelir mi?“ ve benzeri birçok soru tüketicinin aklını kurcalıyor son yıllarda.’’Türk tüketicisi farklıdır yurt dışından örnek verme’’ diyenlerin hatırına konuyu yerelleştirelim biraz. Eskiden tahıl ambarı diye övündüğümüz topraklarımızda artık yerel tahıl ambarı diye övündüğümüz hatırına
Hepimizin hayatı doğal kaynaklara bağlıdır. Ve bu doğal kaynaklar sonsuz miktarda değildir. Kısıtlı kaynakların olduğu yerde sürdürülebilirlik kavramı devreye girer. Sürdürebilirlik; çeşitlilik ve üretkenliğin devamlılığı sağlanırken, daimi olabilme yeteneğini korumak olarak tanımlanır. İnsanlık; doğanın gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçları temin
Geleceğimiz için üretmek, korumak, çoğaltmak ve yeşertmek yerine ithal edip, israf edip, çevreye zarar veriyor, yeşil alan oluşturmak yerine taş binalar dikiyoruz. Her gün artan dünya nüfusu, bilinçsiz kullanım ve uygulamalar sebebiyle kaynaklarımızın geri dönüşümsüz olarak tükenmeye başladığı bilinci ile duruma yaklaştığınızda hali hazırda yaşadığımız
Tarım alanlarının gün geçtikçe azalması, toprağın kimyasal gübre ve ilaçlarla kirlenmesi gibi bir çok sorun nedeni ile gıda yetiştiriciliğinde topraksız tarımın önemi oldukça artıyor. Çağımızın en büyük sorunlarından biri olan kıtlığa çözüm olarak ise Hidroponik tarım öneriliyor. Peki hidroponik tarım nedir? Suni ışık yardımıyla küçük
Vietnam’ın Ho Chi Minh şehrindeki FPT Üniversitesi tüm okulu değişik bitkiler ve ağaçlar ile yeşilin her tonuyla doldurmayı hedeflemiş ve bunun için kolları sıvamış. Kampüsün yeşile boyanması sadece estetik olarak değil aynı zamanda temiz hava ve gölgelik de sağlayacak; hava sıcaklığının düşmesine katkıda bulunurken ağaçlar
Ne yazık ki buzdolapları için ‘’ buzdolabı gıdayı soğuk tuttuğu için, çabuk bozulmaz! ‘’ algısı oluşuyor. Tüm sorumluluğu buzdolabımıza yüklemenin rahatlığıyla bu noktada kontrolü elden bırakıyor olabilir miyiz dersiniz? Çoğunlukla “evet!”. Tam bu aşamada, gıdanın buzdolabımıza girmeden önce üretim, depolama, lojistik gibi aşamalardan geçtiğini unutuyoruz.
Biliyoruz ki artık toprak ne kadar verimli olsada tarım arazileri ve tarım yapan çiftçiler gün geçtikçe azalıyor. Sebebi ne olabilir diye düşündüğümüzde liste uzar gider fakat en büyük neden herhalde onca uğraş ve emekten sonra gelirin giderden daha düşük olması… Hal böyle olunca ne yazık